17 Mart 2015 Salı

OSMANLI SIRLI OLAYLAR............

Yıldırım Beyazıd ve Emir Sultan
   Emir Sultan Hazretleri¸ Osmanlı'nın manevî kurucularından¸ kuruluş devrinin kandillerindendi. Yıldırım Beyazıd'ın kendisiyle tanışması¸ ona kızını vermesi ve Niğbolu Zaferi'nde manevî desteğini görmesi bir dizi sırlı olay sonucunda gerçekleşti:
Sultan Beyazıd¸ Niğbolu'da kolundan yaralandı. Genç bir hekim ona yardım etti ve yarasını sardı. Yarası derin olmasına rağmen hekim öyle bir sardı ki¸ Beyazıd sabah sargıyı çözdüğünde hayretten dona kaldı. Çünkü yaradan eser kalmamıştı. Padişahın¸ ilginç bir şey dikkatini çekti: Sargıda kullanılan bezin bir parçası hanımının¸ nişanlıyken kendisine verdiği mendilin yarısıydı. Bu da çözülmesi gereken ayrı bir sırdı? Beyazıd¸ yaşadıklarının sırrını çözmek istedi. Ancak yarasını saran hekim çoktan sırra karışmıştı.
Osmanlı ordusu Niğbolu'da büyük kayıplar vermişti. Kaleye girmekte oldukça zorlanmıştı. Ama Sultan Beyazıd'ın azim ve kararlılığı¸ kaleden daha büyüktü. Yıldırım¸ ordusuna son bir taarruz emri verdi. Sel gibi kaleye akan ordu¸ kale kapısını açmayı başardı. Niğbolu Kalesi artık Osmanlı'nın idi. Orduyu âdeta kaleye buyur eden asker ise¸ Padişah'ın yarasını saran aynı genç hekimdi. Yıldırım¸ tanık olduğu sırları çözmeye başlamıştı...
   Emir Sultan'ın Sırrı Nasıl Çözüldü?
Yıldırım Beyazıd¸ bir ara Edirne'de iken kızı Hundi Hanım'ın¸ kendisinden izin alınmadan evlendirildiğini duydu. Çok öfkelendi. Bu işi gerçekleştirenleri cezalandırmak için bir adamını Bursa'ya gönderdi. Fakat araya hatırı sayılır kişilerin girmesi üzerine cezadan vazgeçti.
Niğbolu Zaferi dönüşünde kendisini karşılayan halk arasında Padişah'ın dikkatini bir genç çekti. O genç¸ yarasını saran hekimin¸ Niğbolu'da kale kapısını açan askerin ve kızı Hundi Hanım'la evlenen kişinin ta kendisiydi. Çünkü elini sardığı mendilin diğer yarısını onun cebinde görmüştü. Olan biten bunca sırlı hadiseden sonra Yıldırım Beyazıd anladı ki¸ kendisine savaşta yardım eden bu kişi¸ damadı Emir Sultan'dan başkası değildi. Yıldırım Beyazıd¸ bundan sonra Emir Sultan'a daha da gönülden bağlandı.
Başka bir seferinde Yıldırım Beyazıd¸ Rumeli tarafında yine düşmanla vuruşuyordu. Fakat ordusu ve kendisi çok sıkışmıştı. Çaresiz bir durum vardı. Yenilgi an meselesiydi. Tam bu sırada Emir Sultan ortaya çıktı. Beyazıd'a şöyle seslendi: "Manevî işaretler¸ fethin ve galibiyetin¸ Müslüman gazilere ait olduğunu gösteriyor! Gevşemeyin¸ toparlanın ve saldırın! Zafer yakındır." Şevk ve heyecana gelen Yıldırım ve askerleri¸ düşman üzerine tekrar atıldı. Emir Sultan'ın dediği çıktı. Osmanlı ordusu¸ Allah'ın izni ve yardımıyla galip geldi. Yıldırım Beyazıd¸ yeni bir zaferle daha Edirne'ye döndü.
    Edirne Sarayındaki Sırlı Olay
Sultan II. Murad'ı¸ geleceğin Fatih'i¸ Şehzade Mehmed'in doğumu öncesinde büyük bir heyecan sarmıştı. Doğumun olduğu gün¸ padişah sabaha kadar uyuyamadı. Gece boyunca bol bol Kur'an-ı Kerim okudu. Fetih Suresi'ne geldiğinde odasının kapısı çaldı. Bir oğlan çocuğunun dünyaya geldiği müjdelendiğinde ağzından farkında olmadan şu sözler döküldü: "Allah'a şükürler olsun¸ Murad'ın evinde bir Muhammedî gül açtı!"
Sultan Murad'ın¸ İstanbul'u fethetme arzusu içinde hiç sönmüyordu. Hayattaki tek isteği¸ mutlaka fethedileceğini bildiği bu şehrin fethini sağlığında görebilmekti. Bu sırlı olayı çözebilmek için Ankara'dan¸ devrin büyük din bilginlerinden Hacı Bayram-ı Velî'yi¸ Edirne'ye davet etti. Daveti kabul eden Hacı Bayram¸ Edirne'ye vardığında¸ padişah tarafından büyük bir saygıyla karşılandı. Biraz dinlendikten sonra akşam saatinde sultan ile bir araya geldi.
Sohbet sırasında Hacı Bayram-ı Velî'ye bir beşik getirildi. Beşiğe dikkatlice baktı ve Fetih Suresi'ni orada bulunanların işiteceği bir sesle okumaya başladı. Herkes hayretler içinde kaldı. Çünkü beşiktekinin kim olduğunu bilmeden sureyi okumuştu. Bu esnada Hacı Bayram-ı Velî¸ Sultan'a dönerek şöyle dedi: "Siz bir olgun padişahsınız. Şehzadeniz için okuduğunuz o güzel şiiri okur musunuz?" Padişah¸ bu şiiri daha önce kimseye okumadığı halde Hacı Bayram'ın buna işaret etmesi karşısında hayretler içinde kaldı. "Murad'ın evinde bir Muhammedî gül açtı!" demeye gücü ancak yetti.
Hacı Bayram-ı Velî¸ konuşmasına daha sonra şöyle devam etti: "Fethin gerçekleşmemesi¸ zamanının henüz gelmemesindendir. Bey¸ sen Konstantiniye'yi (İstanbul'u) alamayacaksın. Ama orası mutlaka alınacaktır. Bunu ben dâhi göremeyeceğim. Orası şu beşikte yatan çocuk ve bizim köse (Akşemseddin) tarafından alınacaktır."
Padişah ve oradakiler¸ bu sözler karşısında gözyaşlarına boğuldular. Zira Hacı Bayram-ı Velî¸ kendisine sorulacak tüm sorulara¸ daha sorulmadan cevap vermiş ve tam bir manevî ziyafette bulunmuştu. Bu görüşmeden sonra Sultan Murad¸ Şehzade Mehmed'in eğitim ve terbiyesine daha fazla önem verdi. Geleceğin büyük Fatih'inin bir an evvel yetişmesini¸ Hz. Peygamber (s.a.v.)'in müjdesi ve Hacı Bayram'ın kerametinin gerçekleşmesini dört gözle bekler oldu. Hatta bunun biran evvel gerçekleşmesi için sağlığında tahtından iki kez indi¸ yerine Şehzade Mehmed'i geçirdi.
    II. KOSOVA ZAFERİNİN SIRRI
II. Murad¸ Varna'dan sonra ordunun başında Edirne'ye döndü. Tahtı yeniden oğlu Mehmed'e bırakarak Manisa'ya çekildi. Bir süre sonra Haçlılar¸ Varna'nın intikamını almak için yeniden hazırlanmaya başladılar. Bunun üzerine Sultan Murad 1445'te ikinci kez oğlunun yerine tahta geçmek zorunda kaldı.
Hünyadi Yanoş¸ Osmanlı'ya karşı 90 bin kişilik bir ordu hazırladı. Ordunun başında Kosova'ya geldi ve savaş hazırlıklarına koyuldu. Bu sefer çok daha kararlı görünüyordu.Sultan Murad¸ 60 bin kişilik bir ordu hazırlayabildi. Ekim 1448'de Kosova'ya geldi. Savaş meclisini topladı ve yapılacak mücadelenin¸ Osmanlı ve İslâm Dünyası açısından taşıdığı hayatî önemi belirten etkili bir konuşma yaptı.
II. Murad¸ gece hiç yatmadı. Atası¸ Sultan I. Murad'ın yaptığı gibi sabaha kadar namaz kıldı. Dua edip Allah'a yalvardı. 1389 yılında Murad Hüdavendigâr'ın verdiği mücadeleyive çektiği çileyi şimdi o yaşıyordu. Ellerini açtı ve aynen Murad Hüdavendigâr'ın I. Kosova öncesindeki o tarihî duaya benzer bir dua yaptı:
"Ey âlemlerin Rabbi! Burada 59 sene önce savaşmış Murad kuluna zafer nasip etmiştin. Benim de adım Murad'dır. Bana da zafer nasip et. Şimdi ben de bir zamanlar atam Murad Han'ın ettiği duayı ederek Sana yalvarıyorum: Mekânı Cennet olsun Sultan Murad Han gibi¸ bu yolda bana da şehitlik ver. Beni şehitlik rütbesine ulaştır. Ordumu muzaffer eyle!"
Osmanlı ordusu¸ 18 Ekim günü¸ Cuma namazından sonra çetin bir savaşa tutuştu. Sultan Murad¸ Varna'daki aynı taktik uygulanarak Haçlı ordusunu yine gafil avladı. Akşama doğru Haçlılar büyük bir bozguna uğradı. Hünyadi Yanoş¸ karanlıktan faydalanarak zor kaçtı. Kosova Ovası¸ ikinci kez ezan sesleriyle doldu. Osmanlı ordusu tarihî bir zafer daha kazandı. Kazanılan zafer Yıldırım'ın Niğbolu'da kazandığı zafere denkti.

 Kaynak: http://www.moralfm.com.tr/osmanli-tarihinde-sirli-olaylar-cn148559.html#sthash.cloSAc5R.dpuf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder